Cumartesi, Ocak 16, 2021
Kaç Bize Gel
  • Biz Kimiz?
  • Gündem
  • Kültür- Fizik
  • İletişim
No Result
View All Result
  • Biz Kimiz?
  • Gündem
  • Kültür- Fizik
  • İletişim
No Result
View All Result
Kaç Bize Gel
No Result
View All Result

AYNALI KAFESLERİMİZ – PLAZALAR

AYNALI KAFESLERİMİZ – PLAZALAR
Facebook'ta PaylaşTwitterda PaylaşWhatsapp'ta Paylaş

Ofisler, ofislerimiz…
Gökyüzünün bağrına saplanmış amorf mızraklar gibi yükselen binalarda, gerçekten açılabilir pencereleri dahi olmayan, uyanık olduğumuz vakitlerin %70 ini geçirdiğimiz kutsal mekanlar. Daha gece kuşları bile yuvalarına dönemeden ulaşmak için yollara revan olduğumuz mabedlerimiz.

Zamanın ruhunu yakalamak adına , siyaseten doğrucu bir çevrecilikle ofislerimiz “yeşil”lendiriliyor. her katta geri dönüşüm kutuları, geri dönüştürülmüş yazıcı kağıtları, kat bahçeleri ve küçük amazon ormanlarına dönüştürülmüş teraslar… Yapılan yatırım çok ve çeşitli, say say bitmeyecek bu inovasyonlar sayesinde çevre dostu ofislerimiz oluyor (çoğunlukla da plazaların üst katlarında), ya da bize böyle olduğu söyleniyor.

Günümüz liberal dünyası, vasatın markalama çalışmasıyla allanıp pullanıp bizlere çığır açan muhteşem bir yenilik olarak itelenmesi üzerine kurulu. Bizim “yeşil ofislerimiz” de tam olarak böyle bir iletişim çalışmasının mahsulü. Aslında bu kısa program vicdan yıkamasına yakından baktığımızda, yaldızları dökülmüş defolu dış yüzeyini fark etmemek imkansız.

Kahve molasında yediğiniz çikolatanın ambalajını masanızın on adım ötesindeki geri dönüşüm kutusuna atarak bu gün de çevre için çok iyi bir şeyler yaptım dediğiniz o an; müdürünüzün elektronik ortamda zaten depolanmış olan yazışmalarınızı matbu olarak da müşteri dosyasında görmek istediğini hatırlayın. İmza aşamasına kadar hiç bir değeri olmayan o yazışmaları dosyaya koymak için terasınızdaki amazon ormanından bir ağacı katlettiniz. Tebrikler. Toplantılara giderken herkesin halihazırda bilgi sahibi olması gereken süreçlerle ilgili olarak tüm katılımcılara özel hazırlanan memo dosyalarını saymak bile istemiyorum gitti terastaki amazon’un yarısı… Ama siz geri dönüştürülmüş kağıt kullanıyordunuz değil mi? o zaman yarınlar yokmuşçasına çıktı almaya devam…

Öğlen yemeğinde bile çıkamadığınız ofislerinizde, az da olsa sağlıklı beslenmek (ve tabii kendinize ne kadar özen gösterdiğinizi ofis ortamında ilan etmek) adına tükettiğiniz kutu yemekler; sabah ofise girmeden önce çalışma veriminizi yükseltmek adına aldığınız “venti” kahve vs. hesaba katılınca kattaki geri dönüşüm kutusunu yine doldurdunuz hayırlı olsun.

Orantısız kağıt kullanımı; tek kullanımlık konteyner ve plastiklerin yarattığı atıklar… Kabul etmek lazım ki bunlar çevre sorunun bir parçası; hatta büyük bir parçası ama bir miktar hassasiyet ve ofis içinde trendleri tüketim kültüründen ekolojik duyarlılık tandansına kaydırarak önüne geçilemeyecek problemler değil.

Ofiste tarzıyla beğeni toplayan bir kişi sefer tası ve termos kullanmaya başlasa masa komşularından dört kişi daha bu alışkanlığı benimser. Ya da yönetim düzeyinde gereksiz çıktı almamak üzerine bir karar alınsa başlangıçta bahsettiğimiz sorun kendi kendini çözümler. Yine de bizim ofislerimiz “ecofriendly” yeşil ofisler haline gelmez; gelemez. Çünkü ofislerimizin yarattığı çevre tehditi tüketici davranışlarında değişime gidilerek aşılabilir bir problem değil. Politik düzenlemelere gidilmeksizin bu sorunu çözebilmek imkansız. Tam da bu sebeple sermaye, kozmetik müdahalelerle cevreci görünerek trendleri yakalamak telaşına düşüyor.

“Çevre Düşmanı” ofislerimizi yaratan tek bir temel olgu var; enerji verimliliği. Bizi bu açmaza sürükleyen durumları fiziki ve politik sebepler olarak ikiye ayırabiliriz.

Ofislerimize ev sahipliği yapan binalar fiziki sorunun ta kendisi. bir statü simgesi olarak şirketlerimizin konuşlandığı kule ve plazalar kirli yapılar. Ne kadar yeşil tasarlandığı önem taşımaksızın gökdelenler enerji verimli binalar değildir. Varlıklarını sürdürebilmek için muazzam miktarda enerjiye ihtiyaç duyarlar. Çok katlı dikey yapılar olmalarından mütevellit asansörlere, devasa havalandırma sistemlerine ve ihtiyaç duyarlar. bu sebeple dünyada daha çevreci gökdelenler kendi enerjisini üretebilir biçimde inşa edilir ki; ülkemizde yasalar bu gibi bir yatırıma olanak tanımıyor.

ofislerimiz çoklukla geniş alanlara kurulu kübikal sistemler. dört bir yanı film kaplı camlarla sarılı bu ofis sistemleri dahilinde doğal güneş ışığının verimli kullanımı imkansız. Bu sebeple günün hangi saati olduğuna göre yakılan ampul sayısı değişmekle birlikte, sürekli elektrik ışığı altında çalışıyoruz.

Ofislerimizin çoğu yine dikey yüksek binalarda bulunduğundan statik ve iş güvenliği açısından camlar ya hiç açılmıyor ya da alanı rahatlatmaya yetecek hava sirkülasyonu için yeterli sayıda cam açılamıyor. bu sebeple dört mevsim dahili havalandırma sistemleri ve klimalarla sağlanan iklimleme altında çalışıyoruz.( bunun enerji verimliliği kadar ciddi sağlık sonuçları da olduğuna değinmeden edemeyececeğim.)

ikinci ve daha acı sebep mevcut mesai saatleri. Mesai saatleri yasa eliyle daha da erkene alınarak enerji sermayesi haricinde kimseye herhangi bir getirisi olmayan bir sömürü sistemi doğurdu. Devlet tarafından enerji verimliliği için atılmış bir adım olarak itelenen bu yeni çalışma düzeninde; henüz gün ağarmadan iş başı yapıyoruz. dolayısıyla daha erken enerji tüketimine başlıyoruz lakin çalışma iklimimize hakim olan esnek çalışma saatleri gerçeği mesaimizi daha erken bitirmemize izin vermiyor. Dolayısıyla daha az değil daha fazla elektrik tüketiyoruz. Biyokimyamızın elvermediği ölçüde erken iş başı yapıp verimsiz üretiyoruz. Dolayısıyla daha adil bir sistemde üreteceğimiz fikri ve sınai ürünü daha uzun iş saatlerinde üreterek üretimde harcanan birim değer açısından da daha fazla enerji harcıyoruz.

Sonuç itibariyle “çevre düşmanı” ofislerde çalışıyoruz çünkü karar alıcılar modern dünyanın itelediği ihtiyaç dışı gerekliliklere dört elle sarılıyor ; doğadan ve emekten değil sermayeden yana yasal düzenlemeler yaparak çevreyi hiçe sayıyor.

Tags: atıkçevreekolojik duyarlılıkofisplazaplaza işçisi
Previous Post

Küçük Şeyler - Anlatılan Senin Hikayen

Next Post

Ücretli çalışan, işsiz ve serbest mimarların sorunlarıyla kent hakkı ve ekoloji mücadelesini birleştirmek istiyoruz.

Next Post
Ücretli çalışan, işsiz ve serbest mimarların sorunlarıyla kent hakkı ve ekoloji mücadelesini birleştirmek istiyoruz.

Ücretli çalışan, işsiz ve serbest mimarların sorunlarıyla kent hakkı ve ekoloji mücadelesini birleştirmek istiyoruz.

KORONA SALGININA KARŞI OFİS VE PLAZA ÇALIŞANLARININ ACİL TALEPLERİ

KORONA SALGININA KARŞI OFİS VE PLAZA ÇALIŞANLARININ ACİL TALEPLERİ

Videolarımız

1 Mayıs İşçi Bayramımız Kutlu Olsun (01.05.2020)

1 Mayıs İşçi Bayramımız Kutlu Olsun (01.05.2020)

1 Mayıs 2020
Küçük Şeyler – Anlatılan Senin Hikayen

Küçük Şeyler – Anlatılan Senin Hikayen

25 Kasım 2019

Emek Dünyası 27 Haziran “Gezi Direnişinin” ardından

20 Ekim 2019

“Başlangıç Dergisi ile yaptığımız röportaj (28.01.2014)

20 Ekim 2019

Arşiv

KORONA SALGININA KARŞI OFİS VE PLAZA ÇALIŞANLARININ ACİL TALEPLERİ

KORONA SALGININA KARŞI OFİS VE PLAZA ÇALIŞANLARININ ACİL TALEPLERİ

27 Mart 2020

BES Mİ? PES YAHU!

19 Ekim 2019
Kusursuz Fırtına

Kusursuz Fırtına

20 Ağustos 2019
Soma Her Yerde / 13.05.2017 Tarihli Gündem Yazımız

Soma Her Yerde / 13.05.2017 Tarihli Gündem Yazımız

20 Ağustos 2019
  • Biz Kimiz?
  • İletişim
Developed by FikirMeclisi
No Result
View All Result
  • Biz Kimiz?
  • Gündem
  • Kültür- Fizik
  • İletişim

© 2019 Kaç Bize Gel

Login to your account below

Forgotten Password?

Fill the forms bellow to register

All fields are required. Log In

Retrieve your password

Please enter your username or email address to reset your password.

Log In